Sosyal Medya

Anadolu Halk Hekimliği

Anadolu Halk Hekimliği

Anadoluda`ki geleneksel inançlarla, ünlü İslam tıp alimi İbn-i Sina, Osmanlı alimi Merkez efendi gibi şahsiyetlerin,Anadolu`da gelişen halk hekimliği anlayış ve yöntemleridir.

Tanım

Anadoluda`ki geleneksel inançlarla, ünlü İslam tıp alimi İbn-i Sina, Osmanlı alimi Merkez efendi gibi şahsiyetlerin, Lokman Hekim gibi dini figürlerin de kaynakları arasında bulunduğu, bir yanıyla kurumsal, deneysel ve akademik özellikleri yanısıra bir yanıyla da halk arasında, yerel renklerle bezeli, büyüsel, mitsel yönleri de bulunan ve Anadolu`da gelişen halk hekimliği anlayış ve yöntemleri.

Günümüzde diğer geleneksel tıp türlerine (Çin, Hint vs.) göre uygulama imkanının çok az olduğu bu tıp türünde farklı unsurların karışımını görmek mümkündür.

Sultanlara danışmanlık yapan hekimlerin uyguladıkları ve içinde geniş bir floraya sahip Anadolu`daki bitkilerin kullanımından tutun şamanik uygulamalar arasında yer alan tütsülere, çeşitli ruhsal varlıklarla iletişim kurmaya kadar varan sağaltım yöntemlerine rastlanabilmektedir.

Diğer coğrafyalardaki tıp sistemleri hakkında artan sayıda araştırmaya karşın Geleneksel Anadolu Halk Hekimliğine yönelik araştırmaların sayıca az ve içerik bakımdan yetersiz olduğu görülmektedir.

 Bunun örneklerinden biri Çin tıbbına dair 5000 yıl önceki metinlerin günümüz Batı dillerine aktarılmasına karşılık Osmanlı dönemindeki tıp metinlerinin büyük ölçüde günümüz dillerine aktarılmadan kalmasıdır.

Dini Ve Kültürel Kökenler

Geleneksel Anadolu Halk Hekimliğinin kaynakları arasında hem İslam öncesi hem de İslam sonrası inanç ve uygulamalar yatmaktadır. Şamanist köklere örnek olarak ateş ile yapılan uygulamalar ve hastalığın olduğu yerin emilmesi örnekleri verilebilir.

Aynı zamanda özellikle Alevi-Bektaşi dedeleri ve ocaklıları eliyle hastalığa sebep olan ruhsal varlıkların kovulması, kişinin içinden çıkarılması, delilerin tedavi edilmesi, Tahtacı ileri geleni dalaz denilen kaşıntı hastalığını tedavi etmesi.

Dedelerin yılancık, sıraca ve alazlamayı tedavi etmek için okumalarının kökenleri Şaman uygulamalarına kadar geri gitmektedir. (Kaynak F.Bayat, a.g.e. s.261) Benzer uygulamalar Sünni çevrelerde de cinci veya hoca tabir edilen kişiler tarafından yapılmaktadır.

thumb|right|Kanun fi`t-Tıbb`ın 1484 tarihli Latince çevirisi

Diğer önemli kaynaklardan biri de İslam peygamberine dayandırılan ve Tıbb-ı Nebevi söz ve uygulamalardır. Diğer dini figür Lokman Hekimdir. Peygamber veya sadece hikmet sahibi bir kimse olup olmadığı tartışmalı olan bu zat ile ilgili olarak Kur`an-ı Kerim`de başlı başına bir ayet bulunmakta ve hekimlik bilgisinin kendisine Allah tarafından verildiğine inanılmaktadır.

Anlatılarda Lokman Hekimin ölümsüzlük iksirini ararken kullanacağı bitkiyi ararken bitkinin dile geldiği ve "Ben ölümsüzlüğe çareyim" dediği bildirilir. Ancak Lokman hekimin iksiri gerçekleştirdikten sonra görünmez bir elin iksiri döktüğü ve formülü tuttuğu notlarının Ceyhan Nehrinin sularına karıştığına inanılır.

Bir diğer kişi de ünlü İslam filozofu, matematikçisi, tıp adamı olan İbn-i Sina`dır. Onun "El-Kanun fi`t-Tıbb" adlı eseri hem Doğu hem de Batı dünyasında tıp alanında uzun yıllar baş eser olarak kabul edilmiş, yazdığı ve kendisine atfedilen reçeteler halk hekimliğinde kaynak olarak kullanılmıştır.

İbn-i Sina`nın dışında, Razi, İbn el-Cezzar, İbn-i Nefis gibi aynı zamanda tıp adamı olan bilginlerin de İslam dünyanın tıp bilgilerine çalışmalarıyla katkıları olmuştur.

Türklerde Tababetin Tarihçesi

İlk kaynakları mitolojilere kadar giden Türklerin tıp tarihine bakıldığında tıp ile eski Türklerin dini inanışları arasında bir bağ olduğu görülmektedir. Örnek olarak Yakut Türklerinin Güzellik Tanrıçası Ayzıt sağlık tanrıçısıyken Alt Türklerinde ise Tanrıça Yayık aynı fonksiyonu üstlenmiştir.

Bu dönemde koruyucu ruhsal güçlerin insanların sağlığı için gerekli olduğu düşünülürdü. Göktürkler`in halk sağlığını önemsedikleri tedavi için değişik bitkilerden ilaçlar yaptıkları bilinmektedir.

Türklerde ilkin sağaltım-tedavi işiyle ilgilenen kişiler aynı zamanda dini ritüelleri de yöneten "Kam" veya "Baksı"lardır. İkinci olarak "Otacı", "Emçi" veya "Atasagun" adı verilen hekimlerdir. Bu dönemde bitkilerden tedavide önemli ölçüde yararlanılmıştır.

Selçuklu döneminden önce Türk tıbbı kurumsallaşmaya ve gelişmeye başlamış, hemen her büyük şehir merkezinde sağlık kuruluşları inşa edilmiştir.

Anadolu Selçuklu başkenti Konya`da hastalarının tedavi edildiği şifahane ile akıl hastalarının tedavi edildiği bimarhane yan yana bulunuyordu XIII. yüzyılda Selçuklular ayrıca Divriği, Çankırı, Kastamonu, Tokat, Erzurum, Erzincan, Mardin, Amasya gibi merkezlerde, bir çok hastahane inşa edilmiş ancak bu hastahanelerin çoğu günümüze ulaşamamıştır.

Osmanlılar da hastahane kurmakta, aynı geleneğini devam ettirmişlerdir. Sağlık konusunda daha Sultan Orhan zamanında (1324 - 1362) Bursa şehrini fetheden Osmanlılar bir kaç yıl sonra, bir hastahane kurmuşlardır. Yıldırım Bayezid Bursa`da ikinci bir hastahane , Sultan Fatih`in oğlu II. Bayezid ise Edirne`de Kirişhane Mahallesi`nde bir cüzamhane ile akıl hastanesi yaptırmıştır. Evliya Çelebi, Seyahatname adlı eserinde Fatih, Süleymaniye, Sultanahmed hastahanelerini anlatır.

Teori

Eski Anadolu tıbbınde diğer antik kültürlerdekine benzer şekilde (Yunan ve Çin tıbbı)insan vücudunda dört temel unsurun bulunduğu kabul edilmektedir. Bunlar; safra, sevda, dem ve balgamdır.

Ahlat-ı erba`a denilen bu dört unsurdan biri veya birkaçının eksikliği, fazlalılığı hastalığın kaynağıdır. Bu dört unsurdaki dengesizlik psikolojik rahatsızlıkların da kökeninde yatmaktadır.

Ahlat-ı erba`adaki dengesizliği anlamak için yani teşhis koymak için hekim nabız teşhisi metodunu kullanır ayrıca hastaya sorular sorulur ve yanıtlara göre bir tedavi tarzı seçilirdi.

Uygulama

Osmanlı`da kurumsal hale gelen tıp çalışmalarında günümüz tıbbında geçerli deneysel çalışmalara benzer çalışmaların olduğu bilinmektedir. Örneğin Sabuncuoğlu Şerefeddin`in 1465`te yazdığı Cerrahiyye-i İlhainiyye`sinde ameliyat tekniklerini ve operatörlük aletlerini gösteren resimler yapmıştır.

Çeşitli kesimlerde "Kocakarı ilaçları" deyimiyle pejoratif ima taşıyan bir kullanımla değerlendirilen halk arasındaki sağaltım yaklaşımları ise çok büyük çeşitlilik gösterir.

 Halk arasında bilgeliğiyle tanınan ve geleneksel bir öğreti silsilesiyle usta-çırak ilişkisi içinde sağaltım yöntemleri öğrenen ve "El almak" denilen deyimle tanımlanan bu ilişki içerisinde kendini geliştirmiş kişiler halkın karşılaştığı sağlık sorunlarına özgün yöntemler kullanarak yanıt vermeye çalışmışlardır.

 Özellikle modernleşme sonrasında ve yaygınlaşan modern sağlık sistemiyle bu tür insanların sayısında da azalma olmuş ancak kimi geleneksel ve yerel kültüre büyük ölçüde yerleşmiş uygulamalar halk arasında uygulanmaya devam ettirilmektedir.

Bitki kullanımının yaygın olduğunu görmekteyiz: Ahlat-ı erbaa`dan sevda arttığında gelin saçı denilen eft`imun, ahlat-ı erbaa`dan balgam arttığında Ebucehil karpuzu kullanılırdı. Baharatlar da şifa verici özellikleriyle öne çıkardı. Bunların en meşhuru Mesir macunu ve Padişah macunu olarak bilinen karışımlardır.

Bazı uygulamalara örnekler: Akıl ve sinir hastalıklarında yatır yanındaki suda yıkanılır. (Çorum). Doğumu kolaylaştırmak için kadına kocasının avucundan su içirilir (Tokat, Antalya, Sivas, İstanbul, Mersin, Isparta, Sinop) Doğumu kolaylaştırmak için kadına Kabe toprağı konmuş su içirilir. (Ordu) Doğumu kolaylaştırmak için, türbe toprağı konmuş su içirilir.

(Eskişehir) Çocuğun sancısını kesmek için, hocaya bıçak ağzı yazdırılır ve bu bıçağın batırıldığı su çocuğa içirilir. (Trabzon) Yürüyemeyen çocuk, üç gün, hiç tartılmamış etin içine konduğu su ile yıkanır. Sonra et, üç yol ağzına gömülür.

 Kırk basan çocuk çeşme veya değirmen çarkından alınan su ile yıkanır. (Adana, Gaziantep) Kırklama yapmak için kırk tas su sayılır. Suyun içine yeşillik, bıçak, tarak konur. Bu su loğusa ve çocuğun başına dökülür.

Kırklama yapmak için üç yol ağzında loğusa ve çocuğun başına elek konur. Eleğin içine tarak, ayna, anahtar, makas, dua okunmuş kırk tane küçük taş konur. Üç kere bunların üzerinden su dökülür. (Antalya)

Diğer Bazı Uygulamalar:

Şişe Çekme

Tütsüleme

Kan aldırma

Muska

 Yazma

Mineral kullanımı

Su ve kuş sesleri dinletme (psikolojik kökenli hastalıklarda)

Kaynak: http://www.hekimzade.com/anadolu-halk-hekimligi.shtm